Haberler

16. KOBİ Zirvesi’nde Dr. Akkan Suver konuştu

8 Aralık 2020 Salı - Okunma: 1413
16. KOBİ Zirvesi’nde Dr. Akkan Suver konuştu

TOSYÖV tarafından tertiplenen 16. Kobi Zirvesi’nde, KobiEfor Dergisi Editörü ve Ali Kâhya Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Yalçın Sönmez’in moderatörlüğü’nde gerçekleşen “PANDEMİ’NİN EKONOMİYE ETKİLERİ” Oturum’da bir sunum yapan Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver, pandemi sırasında ve sonrasında “Kuşak ve Yol” projesinin önemini anlattı.

https://www.youtube.com/watch?v=GbY-sqHd0PE

 

                Dr. Akkan Suver’in yaptığı konuşmasını aşağıda bulacaksınız. 

 

Değerli Kobi Zirvesi katılımcıları,

Sayın Başkan Yalçın Sönmez,

Öncelikle Başkanlığını yaptığım Marmara Grubu Vakfı adına bizleri izleyenlere sağlıklı günler temenni ediyor, bu sanal ortamda Sizleri sivil toplum kimliğimizle selamlıyorum.

Muhterem Katılımcılar,

15. Kobi Zirvesi’ni gerçekleştirirken kimse bugünleri tahmin edemezdi.

Yaklaşık on  aydır yaşadığımız pandemi yalnız ülkemize değil, ülkelere, bireylere ve ekonomilere büyük zarar verdi.

Gelir dağılımında bir uçurum oluştu.

İş yerleri kapanma arifesine geldi.

Yoksullukta bir patlama yaşandı. Ekonomiler ters yüz oldu.

Kriz sonrasında "yeni bir normal" ile karşılaşacağız. Bu “yeni normal” küresel anlamda ekonomimizin ve insanlarımızın yavaş, dikkatli ve ölçülü olmalarını zorunlu kılacaktır. Gene bu " yeni normal " dönemde pek çok yenilik göreceğimizi de söyleyebiliriz. 

Hiç bir toplumun değişimden kaçamayacağını varsayarsak, gelecek çizgimizi bundan böyle koronavirüs veya benzeri tehlikelerle birlikte çizeceğiz.

Yepyeni bir dünya önümüzde şekillenmek üzeredir.

Malumlarınız olduğu üzere bundan yedi yıl önce dünyamız Kuşak ve Yol girişimi ile yeni bir küresel olguyla karşılaştı. İzin verirseniz önce Kuşak ve Yol girişiminden söz edeceğim ve ülkemiz ve insanlık için önemine değineceğim.

4 Aralık 2020 günü İstanbul’da Tren Garı'nda bir düdük çalındı.

Çalınan bu düdük, ülkemiz adına  yeni bir dönemin habercisi oldu.

Kuşak ve Yol girişiminin İstanbul-Şian yolunda Çin'e ihraç ürünlerini taşıyan ilk trenimiz bu düdüğün çalınmasıyla hareket etti. Gerçekte bu Pekin'den Londra'ya uzanan demirden İpek Yolu'nda ikinci bir hareketlilikti.2019 yılında Şian'dan Prag'a giden ilk trende bu yoldan geçmişti. Kuşak ve Yol girişiminde Türkiye'nin önemini yıllardır savunan biri olarak şunu söyleyebilirim, Asya'dan Avrupa'ya uzanan bu yolda küresel ticaret ağlarındaki yerimizin önemine lütfen, sahip ve müdrik olalım. Bunun bir zenginlik olduğunu unutmayalım ve pandemi sonrası fırsatlar zincirinde Kuşak ve Yol girişiminin   sağlayacağı imkânları göz önünde bulunduralım.

Evet, Kuşak ve Yol girişimi gerçekte bir felsefedir.

Bunu yalnız ekonomi, yalnız finans, yalnız para, yalnız kazanç olarak değerlendirmek eksik olur. Zira Kuşak ve Yol Girişimi; Kültürlerin, dillerin, dinlerin birbirini daha iyi tanıyacağı bir diyalog ve barış ortamıdır. Toplumlar arasındaki anlayışı kolaylaştıracak bir yapılanmadır.

Elbette kara ve deniz yoluyla ulaşılan ülkeler, o ülkelerin insanları birbirlerini daha iyi tanıyabilecek, daha iyi anlayabileceklerdir. Ama her şeyden önemlisi bir sosyal sorumluluk girişimi olarak özellikle pandemi sırasında ve sonrasında Kuşak ve Yol Girişiminin bir istikrar ve sürdürülebilir bir barış ve işbirliği projesi olduğu kendiliğinden ortaya çıkmıştır.

Bu barış projesinin önemi koronavirüs salgınında küreselleşmeye olan ihtiyacımızın ortaya çıkışıyla daha ayrı bir önem kazanmıştır. Yaşanan pandemi ancak küresel çapta bir işbirliğiyle çözülebilir. Ve öyle de çözülmektedir. Çin’de, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Almanya’da, İngiltere’de, Türkiye’de elde edilecek aşının yalnız kendi ülkelerine değil dünyanın dört bir tarafına servis edileceğini düşünecek olursak, küresel davranışın önemi kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu da bize göstermektedir ki, küresel sorunlarla ancak ortak mücadele edersek politika iletişimini artırırsak başa çıkabiliriz.  

Dolayısıyla dünya küreselleşmeye her zamankinden daha çok gerek duymak ve ülkeler birbirine her zamankinden daha çok yaklaşmak, daha çok destek olmak zorundadırlar. Hayat bizi bir arada yaşamaya zorlamaktadır.

Bu arada Sir Winston Churchill’in bir sözünü sizlerle paylaşmak isterim.

O der ki, “iyi bir krizi boşa harcamayın”. Krizi bir fırsatlar yumağına dönüştürmenin yollarını aramamız gerekir!

Öncelikle tedarikçileri çeşitlendirmemize öncelik vermemize önem veriyorum.

Zira küresel ve bölgesel üretim söz konusu olduğunda yelpazenin geniş olması fırsatlara imkân açar.

Bu arada belki de tedarik zincirlerinde yeniden yapılanmaya gidilecektir.  

Çünkü gelişmekte olan ülkelerde tıpkı bizim ülkemiz gibi iş gücü maliyeti artmaktadır.

Bu da otomasyonun önünü açacaktır.

Türkiye bildiğiniz gibi otomasyon açısından gerçekten avantajlı bir ülkedir. Dolayısıyla bunu bir fırsat telakki ederek otomasyonu rekabetçi bir avantaj olarak kullanabiliriz.

Bütün bunları gerçekleştirirken parasal dolaşımın arttırılmasını da önem vermeliyiz.

Kuşak ve Yol Projesi’nde Ekonomik Kemer olarak adlandırılan ihracat yolu ile 3 milyar kişinin oluşturduğu bir coğrafyanın fırsatlara ev sahipliği yapmak üzere ihracatçılarımızı beklediğini de unutmayalım.

Engelsiz ticaretin teşviki de, pandemi sonrasında gündeme geleceğinden bu alanda da hazırlıklı olunmasının gerekliliğini vurgulamak isterim.

Buraya kadar genel olarak düşüncelerimi yüksek heyetinizle paylaştım.

Bu arada bir düşüncem de Kobilerle ilgili olacaktır.

Bugünlerde bazı firmaların e-ticaret ciroları rekor seviyelere ulaşsa da, bu kanalın pandemi sonrası dönemde fiziksel kanallardan elde edilen ciroya ulaşması çok mümkün görünmemektedir.

Dolayısıyla toplam ticarette önemli bir yere sahip olan mağaza formatının Kobilerimizce gerekli önlemlerle yeni döneme hazırlanması, pandemi krizini atlatma adına kritik önem taşımaktadır. Esnafın Kobi'ye, Kobi'nin de ihracatçıya dönüşmesinin gerektiğine inanıyorum.

Esnek tedarik zinciri, dijital pazarlamanın ve kampanyaların değişmesi, analitik ve teknolojik alanlarda veri toplama, birleşme, satın alma ve yeniden yapılandırmaların gündeme gelmesi de kaçınılmazdır.