Haberler

Dr. Akkan Suver Dünya Barış Günü’nde konuştu

24 Eylül 2021 Cuma - Okunma: 866
Dr. Akkan Suver Dünya Barış Günü’nde konuştu

Dünya Barış Günü dolayısıyla Birleşmiş Milletler ’de çevrimiçi tertiplenen uluslararası konferansta Dr. Akkan Suver, Türk sivil toplum kuruluşları adına bir konuşma yaptı, barışa duyulan özlemi dile getirdi.

Dr. Akkan Suver’in konuşma metnini aşağıda bulacaksınız.

 

Değerli Dinleyiciler,
Sizleri İstanbul’dan Marmara Grubu Vakfı'ndan selamlayarak, sözlerime başlamak istiyorum.
Aynı gezegende yaşadığımıza inanmakta güçlük çekiyorum.
Gezegenimiz iki parçaya bölünmüş bir halde!
Bir tarafta gülen, diyalog halinde yaşayan insanlar, diğer tarafta kan, silah ve gözyaşı içinde inleyen insanlar!
Bir tarafta dijital dünyanın, yapay zekanın, denizin, gölün, ormanın, kışın, yazın keyfini süren insanlar, diğer tarafta kardeşin kardeşi tanımadığı cellat gibi can almaktan zevk alan insanlar…
Gene bir tarafta diyalog içinde çocuğuna gelecek hazırlayan ebeveynler, diğer tarafta çocuklarına eğitimi yasaklayan rejimler…
Gezegenin bir yanında kadınlar iş hayatında, siyasette, akademik dünyada söz sahibi olurken gezegenin bir başka tarafında başını açamayan, okula gidemeyen, çalışma hayatına karışamayan kadınlar…
Ve bir tarafta Himalaya Dağları, diğer yanda Gobi Çölü misali anlayışsızlıklardan oluşan gezegenimizde bugün barıştan söz edeceğiz!
İşte bu paradoks içinde barış veya barış kültürüne duyulan özlemi dile getirmek istiyorum.
Barışa ulaşabilmek, barış kültürüne yaklaşabilmek için önce diyaloğa, sonra hoşgörüye ve sonra da sevgiye ihtiyacımız bulunmaktadır.
Diyalog olmadan barış olamaz. Zira siz beni, ben sizi tanımazsam hakkınızda nasıl bir hüküm verebilir, nasıl bir düşünceye sahip olabilirim?
Onun için önce diyalog, daha çok diyalog!
Sonra hoşgörü. Hoşgörü olmadan kim, kime nasıl davranabilir? En ufak bir tahammülsüzlük, beklenmedik nifakın doğumuna sebep olabilir. Anlayışın olmadığı yerde yapılan her şey karşı tarafı rahatsız edebilir, kızdırabilir, öfkelendirebilir.
Onun için önce hoşgörü, daha çok hoşgörü!
Derken sevgi. Sevgi olacak ki öteki kavramı oluşmasın. Sevgi olacak ki, renklerine göre insanları değerlendirmeyelim. Sevgi insanlarımızı, hatta bütün canlıları kapsamazsa insanların hayvanlardan ne farkı kalır?
Onun için sevmek bir mecburiyet olmalıdır.
İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, serbest piyasa ekonomisi diyalogsuz, hoşgörüsüz, sevgisiz oluşamaz. O oluşumun olmadığı yerde de barış bir ütopyadır. Bir hayaldir.
Bize düşen bu ütopyayı, bu hayali gerçek kılmaktır.
El sıkışarak barış sağlanamaz.
Barış saygı gerektirir. Zarafet ve incelik gerektirir.
Anlayış gerektirir.
Bunlara giden yolda diyalogdur.
Diyalog ile güven duygusu oluşur. Kimsenin işine kimsenin karışmadığı ülkelerin kendi sınırları dışına çıkmadan, Kemal Atatürk'ün dediği gibi “Yurtta barış, cihanda barış” düşüncesinde yaşamalarına fırsat verin ki, bu barışın Nirvana'sıdır.
Umudum var.
İnanıyorum ki “Google”u bulan, dijital dünyayı oluşturan ve yapay zekayı yaratan insanlık er geç Barış’a giden yolu da bulacaktır.
Diyaloğa ulaşacaktır.
Sevgiyle, hoşgörüyle, zarafetle, incelikle ve anlayışla şekillenen barış düşüncelerini Herodot’un bir sözüyle özetlemek istiyorum.
“Barış, savaştan her zaman daha iyidir; çünkü barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömerler.”