Brükselde Separatizm tartışıldı
Azerbaycan Diaspora Bakanlığı tarafından düzenlenen uluslararası "separatizm-ayrımcılık" konulu konferans Brüksel'de Marriot Oteli'nde yapıldı. Marmara Grubu Vakfı'ndan Dr. Akkan Suver ile Şamil Ayrım'ın birlikte katıldıkları konferansı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcı Prof. Dr. Ali Hasanov açtı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yushchenko (2005-2010), İsrail Cumhurbaşkanı Dalia İtzik (2007), Bosna Hersek Başbakanı Hasan Muratović (1996-1997) gibi ünlü devlet adamlarının katıldığı konferansa 29 ülke iştirak etti.
Azerbaycan Diaspora Bakanı Nazım İbrahimov'un öncülüğünde tertiplenen konferansta Avrupa Parlamentosu'ndan Ramona Nicole Manescu, İsrail Parlamentosu'ndan Robert İlatov, Ukrayna Parlamentosundan Maxim Kuryachi, Yunanistan Parlamentosu'ndan İoannis Kefalogiannis ve Irak Parlamentosu'ndan Erşad Reşit Fathallah da hazır bulundular. Üç büyük panelle gerçekleşen konferansın üçüncü panelini Dr. Akkan Suver yönetti.
Erşad Reşit Fathallah'ın, Sahil Gasimov'un, Rovshan Rzayev'in, Helga Daub'un, Aurelia Andreyevna Grigoriu'nun, Maxim Shevchenko'nun, Prof. Dr. Guram Rajdenovic Markhulia'nın, Ruslan Shevchenko'nun, Prof. Dr. Oleg Kuznetzov'un, Prof. Dr.Hans-Joachim Heintze'nin, Prof. Dr. Johannes Rau'nun ve Alexander Karavayev'in konuşmacı oldukları Dr. Akkan Suver'in yönettiği panel sonunda bir konuşma yapan Prof. Dr.Ali Hasanov başarıyla nihayete eren konferansın katılımcılarına Azerbaycan Devleti adına teşekkür etti.
Dr. Akkan Suver'in konuşma metni aşağıdadır;
"Başka bir ülke halkının haklarını gasp eden hürriyete kavuşamaz" (Jeremy Bentham)
Soğuk Savaş zamanında dünya iki kutupluydu.
Davranışlar önceden öngörülebiliyordu.
Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla önce dünya küçüldü, özgürlükler arttı.
Küreselleşmenin ve teknolojik imkanların birden bire olağanüstü gelişmesi dünyaya yeni bir düzen getirdi.
11 Eylül 2001 tarihine kadar süren küreselleşme rüzgarı yerini güvenliğin daha önemsendiği bir atmosfere bıraktı.
11 Eylül'ü takip eden on beş yıl içinde de otoriter eğilimler, milliyetçi görüşler ağır basmaya başladı.
Özgürlük mü, güvenlik mi?
Artan aşırı milliyetçilik ve derken istemsiz göç ile başlayan yabancı düşmanlığı popülizme dayanan politikaları öne çıkarmaya başladı.
Küreselleşmede büyük devletlerle baş edemeyen küçük devletlerin ekonomik olarak kaybedenler arasında yer alması o ülkelerde küreselleşme karşıtlarının oluşmasına neden oldu.
Göçmenlerin bu küçük ülkelere gelmesi "benim işimi elimden alacak" diye düşünenler ve pastadan azalan pay sahipleri içe dönük siyasetlere yöneldiler.
Bu da aşırı milliyetçiliği, yabancı düşmanlığını arttırdı. Hollanda'da, Avusturya'da, Macaristan'da, Polonya'da hatta Almanya ve Fransa'da yabancı düşmanı ayrımcı politikaların sahipleri artan prestijlere ulaştılar.
İnsanlık için korkular değişti.
Dünya bir bunalımın eşiğinde.
Ve herkes sorgulamaya başladı; "Dünya nereye gidiyor?"
Bu arada ayrımcılık, ırkçılık gibi uzun yıllardır unutulan düşünceler adeta hortladı.
Huntington yıllar önce "Medeniyetler çatışacak" demişti. Onun aklından geçen Hıristiyan - Müslüman çatışmasıydı. Ama gerçekleşen çatışma; ekonomik refah mı, demokrasi mi, veya daha çok özgürlük mü, daha çok güvenlik mi, arasında seyretmektedir.
İşte bu ortamda Azerbaycan Diaspora Bakanlığı'nın tertiplediği bu uluslararası toplantıyı pek önemsiyorum.
Ve önemli gördüğüm bir başka konuyu da yüksek heyetinize paylaşmak istiyorum.
Biraz sonra Dağlık Karabağ'ı da tartışacağız.
Dağlık Karabağ, Azerbaycan'ın toprağıdır. Zorla gasp edilmiştir. Bunu ben söylemiyorum. Bunu Birleşmiş Milletler söylüyor. Birleşmiş Milletler'in ağırlığını koymasını bekliyoruz. Ve ayrımcılığı konuşacağımız bugün Ermenistan'ın tek din, tek dil ve tek milletle mono bir devlet kurmaya çalışmasını ayrımcılığa hizmet eden bir davranış olarak göstermeme de lütfen izin veriniz.
Oturumu açmadan önce bir defa daha vurgulamak isterim ki; Dağlık Karabağ sorunu ancak ve ancak Birleşmiş Milletler kararlarıyla görüşülebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ihtilaflı bölgelerin, Ermeni söylemlerinin aksine, özgürleştirilmiş değil, "işgal edilmiş" olduğunu onaylamaktadır. Hatırlanmalıdır ki, uluslararası hukuk, başka bir devlet tarafından işgal edilmiş topraklarını geri almak için güç kullanan devleti suçlu bulmamaktadır.