Haberler

Sezgin Bilgiç Pekin'de konuştu

6 Haziran 2024 Perşembe - Okunma: 1037
Sezgin Bilgiç Pekin'de konuştu

Marmara Grubu Vakfı Genel Sekreteri Sezgin Bilgiç Pekin'de düzenlenen 3.Wanshou Diyalog ve Global Güvenlik Konferansında, barış ve istikrar konusunda bir tebliğ sundu.

Sezgin Bilgiç'in Pekin'de düzenlenen 3.Wanshou Diyalog ve Global Güvenlik Konferansı'nda, yaptığı konuşma metnini. aşağıda bulabilirsiniz.

(Soldan sağa ) Sezgin Bilgiç, Prof. Dr. Colin Robertson -Kanada Küresel İşler Enstitüsü Kıdemli Danışmanı , Aliya Mussabekova- Cumhurbaşkanlığına Bağlı Kazakistan Stratejik Çalışmalar Enstitüsü, Şef Uzman, Prof. Dr. Douglas Baandow -(E) ABD Başkanlık Danışmanı, Cato Enstitüsü Uzman,Rafael Hernandez de Santiago- Gulf Center Yöneticisi, Kıdemli Araştırma Görevlisi.

 

Sözlerime ev sahibimiz CPAPD ailesine gösterdiği yüksek misafirperverliğe teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Bugün yüksek huzurlarınızda sizlere barış üzerine bir ufuk turu yaptıracağım.

Bir hafta önce Sayın Xi Jinping’in Çin-Arap Zirvesi’nde yaptığı önseziden yola çıkarak başlamak istiyorum.

Sayın Xi Jinping devam etmekte olan savaş ateşlerinin sürmesinin dünya için bir felaket olduğunu ve halkların büyük acılar yaşadığını belirtti ve yaşanan ihtilafları ortadan kaldırabilmek için bir barış konferansı düzenlenmesini önerdi.

Zira barışın olmadığı yerde kalkınmanın, refahın, istikrarın, dolayısıyla insanca yaşama hakkının olmayacağına inananlardanım.

Malumunuz olduğu üzere İsrail ile Filistin dünyanın gözleri önünde ateşle, ölümle bir imtihan vermekte!

Ukrayna ile Rusya insanlık dramı içinde yanmakta.

Afrika ülkelerinin büyük bir kısmı askeri rejimle, terörle adeta yokluk ve ölümle iç içe yaşamakta.

En muhteşem şartlarda, bir insanın yüz yaşına kadar yaşadığını varsayarsak, yüzyılın insanlık âleminde hiçbir mana ifade etmediğini biliriz.
Dolayısıyla güzel, güvenli ve sağlıklı bir ortamda bir hayat sürmek varken, silahlarla yaşamanın ancak silah fabrikalarının sahiplerinin zenginleşmesine hizmet edeceğini bilmemiz gerekir.

Bir Latin atasözü der ki; barışta evlatlar babalarını gömerken, savaşta ise babalar evlatlarını gömerler.

Ben evlatlarımızı gömmememiz gerektiğine inanıyorum.

Barışa giden yolları büyütmeli, barışa otoyollar inşa etmeliyiz.

Diyeceksiniz ki; bu nasıl olacak? Öncelikle birbirimizi tanımakla görevliyiz. Kısa adıyla diyalog ortamlarını oluşturmalı ve çoğaltmalıyız.

Avrupa ülkeleri İkinci Dünya Savaşı sonrası bunun bir örneğini bizlere Avrupa Birliği modeliyle gösterdi.

Her ne kadar adı bir ekonomik birliktelik olarak geçse de Avrupa Birliği düşüncesi bir barış projesiydi. Böyle olduğu için de Nobel Barış Ödülü aldı.

Asya’da da tarihi İpek Yolu bugün Kuşak ve Yol Girişimi olarak hayata tam olarak geçtiğinde inanıyorum ki, bu proje bir barış projesi olarak değerlendirilecektir.

Kuşak ve Yol bir ekonomik iş birliği, bir kalkınma hareketi, bir kazan- kazan felsefesi olarak görülüyor ise de gerçekte barışa uzanan bir köprüdür.

İnsanlar bu köprünün birleştirdiği coğrafyalarda birbirini tanıyacaklardır.

Dillerin dilleri, dinlerin dinleri, kültürlerin kültürleri tanımasıyla barışa giden yollar kendiliğinden oluşacaktır.

Böylelikle, daha dinamik ve inovasyon odaklı bir yapı,

Daha büyük yatırım ve finans ortamı,

Daha büyük boyutlu bir enerji iş birliği,

Daha büyük boyutlu ekonomi ve ticaret alanı,

Daha dengeli ve karşılıklı yarar sağlayan bir iş birliği,

Daha geniş kültürel ve insani ilişkiler kurabilecektir.

Avrupa Birliği’nde Hristiyanlık inancı Güney ve Orta Avrupa’da Roma Katolik mezhebi, Kuzey ve Batı Avrupa’da Protestanlık mezhebi ve Doğu Avrupa’da Ortodoksluk mezhebi olarak üç ayrı mezhep 70 yıldır barış içinde yaşamaktadır.

Gene Doğu Avrupa’da İslam dini de geniş çevrelerinin özellikle Avrupa Birliği üyesi Balkan ülkelerinde ve Avrupa Birliği’nin aday ülkesi Türkiye’de nüfusun çoğunlukta olduğu yerlerin başındadır.

Gene Avrupa’da Orta Doğu ve Mağrip ülkelerinden gerçekleşen göçlerle Avrupa Birliği sınırları içinde 20 milyon civarında Müslüman vardır.

Avrupa Birliği ülkelerinde 1 milyon civarında Yahudi nüfus vardır.

Sözünü ettiğim bu coğrafyaya Avrupa Birliği barış getirmiştir. İstikrar getirmiştir.

Şimdi yüksek heyetinizle paylaşmak istiyorum bir an önce Ukrayna’ya Filistin’e Rusya’ya ve İsrail’e “Dur” demeliyiz.

Barışa giden yol zordur. Karışıktır. Sabır ister. Fedakârlık ister. Ama sonunda çocuklar babasız, anneler kocasız kalmazlar.

Uluslarası toplantıları fırsat biliyorum ve barışa giden yollara olan ihtiyacımızı dile getiriyorum.

Geliniz hep birlikte birbirimizi tanıyalım. Birbirimizle diyalog kuralım.

Kuşak ve Yol Girişimi’ni bir fırsat olarak görüyorum.

Budist Ateist ile, Müslüman Hristiyan ile tanışacak ve birbirini tanıdığında inanıyorum ki, asırlardır süren sayısız ihtilaf kendiliğinden yok olacaktır.

Korkunun yerini güven, şüphenin yerini itimat, savaşın yerini bir arada yaşamanın erdemi alacaktır.

Gene diyalogla peşin hüküm kalkacak, dinleme ve saygı oluşacaktır.

Bunun reçetesi ise diyalogtur.

Burada tolerans kelimesine itiraz ediyorum.

Ben bu saygı kelimesini önemsiyorum ve Kuşak ve Yol Girişimi’ni bu alanda bir fırsat olarak değerlendiriyorum.

Devletler insanlarının yüzünü güldürdüğünde, özgür kıldığında, karınlarını doyurduğunda, güven ve istikrar içinde yaşattığında daha güzel, daha sakin ve daha erdemli bir ortamda yarınlarını yaşayabileceklerdir.

Dolayısıyla İsrail ve Filistin’in Rusya ile Ukrayna’nın savaşını mutlaka sonlandırmamız gerektiğine inanıyorum.

Bu toplantıyı fırsat bilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Büyük Atatürk’ün yüzyıl önce söylediği bir sözle konuşmamı bitirmek istiyorum.

Büyük Atatürk diyor ki “Yurtta barış, dünyada barış”.

Evet, önce yurtlarımızda barış içinde yaşayacak sonra da dünyada barışı sağlayabileceğiz.En fazla yüz yıllık bir hayat sahip olabileceğimizi düşünürsek neden daha kısa bir ömür, neden istikrarsız bir ömür, neden kadınsak kocasız bir ömür, neden çocuksak babasız bir ömür isteyelim.

Bu toplantıyı fırsat biliyorum ve hepinizi diyaloğa ve daha çok diyaloğa davet ediyorum.